HIV enfeksiyonu 80’li yıllardan beri dünya çapında önemli bir toplumsal tehdit oluşturmaktadır. Hala dünyaca görülmekte olan bu enfeksiyonun oluşma oranı alınan önlem metotları sayesinde düşüştedir, ancak tüm önlemlere rağmen HIV epidemiği devam etmektedir. Türkiye ise HIV insidansının hala artmakta olduğu istisnai ülkeler arasındadır. Sağlık Bakanlığının verilerine göre, 2011 yılında HIV ile yaşayan birey sayısı 673 iken, 2017’de bu sayı 4 katından fazla artış göstererek 3029’a ulaşmıştır. Yetersiz halk bilgilendirilmesi, korunmasız cinsel ilişkilerin prevelansı ve cinsel eğitimin eksikliği bu artışın başlıca sebepleri olarak gösterilebilir. Araştırma grubumuz, Türkiye’deki partner bilgilendirme yönetmeliği yoksunluğunun da bu artışa katkıda bulunduğunu ileri sürmektedir.
Bu araştırmanın amacı HIV tanısı almalarının ardından partnerlerin nasıl bilgilendirildiğini
incelemektir. Ayrıca bu konunun doktorhasta gizliliği ile bireyin partnerinin faydası arasında yarattığı etiksel ikilem de, araştırmamızın önemini vurgulamaktadır. Son olarak, bu konuda doktorların görüşlerini baz alan çok ender çalışmanın bulunması araştırmamızı değerli kılmaktadır.
Araştırmamıza ilk olarak, partner bilgilendirmesi hakkında geniş bir literatür taraması yaparak başladık. Özellikle Türkiye’deki ve dünyadaki durumu inceleyerek, olağan yarar/zararları tartıştık ve partner bilgilendirmesi yapılırken dikkat edilmesi gereken noktaların ayırdına vardık. Konu hakkında daha geniş bir görüş sağlayabilmek adına, Klinik Enfeksiyon ve Mikrobiyoloji Anabilim Dalından Prof. Dr. Sesin Kocagöz ve Halk Sağlığı Anabilim Dalından Doç. Dr. Figen Demir ile görüştük. Tüm bunları göz önünde bulundurarak bir anket hazırladık. Bu anketin Acıbadem Sağlık Grubunda çalışan yaklaşık olarak 100 adet hekime, yazılı çıktı olarak verilmesini planladık. Araştırmamızın tanımlayıcı kesitsel bir araştırma olacağını öngördük. Anket hazırlığının tamamlanması üzerine farklı anabilim dallarından Doç. Dr. Figen Demir, Gamze Şenyürek, Prof. Dr. Pınar Topsever, Dr. Demet Dinç, Arş. Gör. Metin Cevizci ile anket üzerinde yenilemeler yaptık. Ardından araştırma projemiz için ATADEK’e başvurduk. 24 Ocak 2019’da etik kurul onayımızı aldık. Hastanelerde anketi uygulayabilmek için Acıbadem Sağlık Grubu Tıbbi Direktöründen izin aldık, ayrıca her hastanenin başhekimi ile görüşerek anketimizi hastanelerinde uygulayabilmek adına onay aldık. Ardından Acıbadem Altunizade, Atakent, Bakırköy, Fulya, Kadıköy, Kozyatağı ve Maslak hastanelerine veri toplamak amacıyla gittik. Araştırmanın başında belirlediğimize göre ilgilendiğimiz konu için önem arz eden departmanlar şunlardı: Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon, Acil Tıp, Check-Up Bölümü, İç Hastalıkları, Genel Cerrrahi, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Kadın Doğum ve Jinekoloji. Verilerin toplanmasının ardından hedeflediğimiz sayıya ulaşamadığımızı fark ettik ve bunun üzerine Dermatoloji; Göz Hastalıkları ve birkaç cerrahi departmanı daha dahil ettik. Toplamda 100 ankete ulaşmamıza rağmen, bunlardan 2’si yetersiz doldurulduğu için dışlandı. Yazılı çıktı halindeki doldurulmuş anketleri Google Forms aracılığıyla bilgisayar ortamına geçirdik. Google Forms sonuçlarını Excel dosyasına dönüştürdük, ve bu Excel dosyasını SPSS uygulanabilecek şeklide düzenledikten sonra SPSS’e aktardık. Anket 6 adet demografik soru, 21 adet çoktan seçmeli soru ve 1 adet açık uçlu sorudan oluşuyordu. Demografik sorular yaş, cinsiyet, departman, doktor olarak deneyim yılı ve uzman olarak deneyim yılını sorguluyordu. Çoktan seçmeli sorular ise 3 tipteydi: cevap olarak sürekli değer verilenler(1-10 arasında puan vermek), birden fazla cevap seçilebilen ve yalnızca bir cevap seçilebilen sorular. Açık uçlu soru ise hekimlerin verilen bir senaryodaki tepkilerinin ölçmeyi hedefliyordu.
Hekimlerin cevaplarının frekans ve yüzdelerini hesapladık. Puan verilen sorularda ortalama değerleri bulduk. Değişkenler arasında ilişkinin var olup olmadığını değerlendirebilmek için güven aralığı ile bazı istatiksel testler uyguladık. Kategorik demografik değişkenler ile sadece 1 yanıt verilebilen sorular arasındaki ilişki için KiKare testi, 2 sürekli değişken arasındaki ilişki için Pearson Korelasyon testi, kategorik demografik değişkenler ile puan verilen değişkenlerin arasındaki ilişki için de tek yönlü ANOVA testi kullanmayı tercih ettik. Son olarak da bu sonuçları araştırmanın amacı ve hedefleri doğrultusunda yorumladık. Katılımcıların çoğunluğu 4554 yaş aralığında olmakla beraber ufak bir fark ile erkekler daha fazlaydı. Bu araştırmada toplam 18 farklı departman dahil edildi. En sık katılan departman Kadın Doğum ve Jinekolojiydi. Hekimler genelde 15-34 yıl arasında bir deneyime sahipti.
Katılımcıların 9,6’sı daha önce hiç HIV tanısı koymamışken, ortalama HIV tanısı koyma sayısı 8,4 olarak bulundu. Sadece ,2’lik küçük bir porsiyon daha önce partnerini bilgilendirmek istemeyen HIV ile yaşayan bir bireyle karşı karşıya kalmıştı.
Araştırmamızın ilk objektifi, hekimlerin bilgi ve farkındalığını ölçmekti. Katılımcılar kendi HIV insidansı ve prevelansı konusundaki bilgilerini @ oranında 1(en düşük) olarak değerlendirdiler. p’i ise partner bilgilendirmesi konusundaki teorik bilgisini 1 olarak değerlendirirken, F,9’u bu konun kendi departmanları ile alakasız olduğunu düşünüyordu. Katılımcıların 1/3’ü hiçbir partner bilgilendirme terimine aşina değildi. Türkiye’de ve dünyadaki yasalar hakkındaki bilgilerini de yine oldukça düşük(ortalama %2) olarak yorumladılar.
İkinci objektifimiz hekimlerin HIV tanısı koydukları kişilere karşı tutumlarına odaklanmıştı. Baskın olarak hekimler hastanın rızasını almadan partneri bilgilendirmeyi uygun görüyordu. Nerdeyse herkes bu konunun yüz yüze konuşulması gerektiğinde hemfikirdi. Açık uçlu senaryo sorumuzun yanıtlarına göre hekimlerin 8’i hastayı ikna etmeye çalışır, )’u Sağlık Bakanlığına haber verir, ’sı hastanın rızası olmadan partnere bilgi verir, %2,7’si Enfeksiyon Hastalıkları Departmanından konsültasyon alırdı.
Diğer objektifimiz Türkiye’deki durum ve devletten beklentileri anlamaya yönelikti. Katılımcılar Türkiye’de HIV enfeksiyonun artışını ortalama olarak 6,8’lik bir sorun olarak görüyordu. Çoğunluğu partner bilgilendirmesine yönelik bir kuruluşu destekleyecek olsa da yalnızca 1/5’i Türkiye’deki yasal eksiklikten etkilendiğini belirtti. Bir katılımcı dışındaki hepsi Türkiye’de yasal düzenleme oluşturulması gerektiğine inanıyordu. Bu yasanın içeriği hakkında görüşler değişkendi: U’i hekim ve hastanın beraber, 8’i hekim denetiminde ama hasta tarafından, .5’i sadece hekim tarafından, ’u sadece hasta tarafından partner bilgilendirilmesinin sorumluluğunun alınması gerektiğine
inanıyordu. Çoğunluk partner bilgilendirmesi için resmi bir merkez kurulmasını savunurken, neredeyse katılımcıların yarısı bu görevi doktor olmayan bir uzmanın yapmasını destekliyordu.
Sonuncu objektifimiz demografik özellikler ve HIV tanısı koyma sayısı ile tüm tutum bilgi ve görüşler arasındaki ilişkiyi bulmaktı. İstatistiksel testlerin sonucunda; HIV tanısı koyma sayısı ile HIV insidansını bilme, HIV prevelansını bilme, teorik partner bilgilendirme yetisi, ulusal ve uluslararası yasal düzenlemeleri bilme, partner bilgilendirilmesi için bir kurumun bulunmasını destekleme arsında ilişki bulundu. Deneyim, partner bilgilendirmesi konusunda isteksiz biriyle karşılaşma ve rızanın gerekliliğine inanmayla ilişkiliydi. Bir yaş grubu anlamlı bir fark ifade edecek kadar HIV insidansının Türkiye’de artışını sorun olarak görüyordu. Departmanlardan en az bir tanesi yine anlamlı bir fark ifade edecek kadar tanı sayısı, teorik bilgi ve bir kurumun yapılmasına destekleri açısından öne çıktı.
Sonuç olarak partner bilgilendirmesi konusundaki isteksizlik gibi durumlar çok sık karşılaşılmasa da karşılaşıldığı takdirde hekimlerin kafası karışmaktadır. Ayrıca hekimlerin bu tip durumlarda ikna etme oranları da oldukça düşüktür(11’de 1). Türkiye’deki HIV insidansının artışı önemli bir sorun olsa bile, eyleme geçme konusunda yetersiz kalınmaktadır. Çoğu doktor HIV istatistikleri, partner bilgilendirmesinin uygulanışı ve yasal durum hakkında yetersiz bilgiye sahiptir.